Güne yöresel kahvaltı ile başlıyoruz. Ardından Türkiye’nin tek kırımdan dökülen en yüksek şelalesi olan 63 metrelik Maral Şelalesi’ne doğru hareket ediyoruz. Hava ve grup şartlarına göre rehberiniz bu günün yürüyüş süresini uzatıp kısaltabilecektir. Yarım saat yürüyüş mesafesi kalana kadar şelaleye araçla gidilebiliyor. Uzun yürüyüş isteyenleri çıkarken değil de geri dönüşte yürütüyoruz. Şelaleyi gördüğümüz ilk yerde bir seyir terası var ve burada daha aşağı inmek istemeyen misafirlerimiz oturabiliyorlar. Aşağı iniş oldukça dik ve dikkatli bir şekilde inmek gerekiyor. Çoğunlukla korkuluklu merdivenler olan inişte grup olmanın verdiği faydalardan yararlanıyoruz. Herkes birbirine yardım ediyor. Cesaretli olanları, aslında soğuk olmayan ama çok yukarıdan döküldüğü için rüzgarın etkisiyle soğuyan suya davet ediyoruz. Başka bir yerde deneyimleyemeyeceğiniz bu güzelliği kaçırmamanızı öneriyoruz. Yaşadığımız bu deneyim ile soğuyan bedenlerimiz, indiğimiz o dik patikayı çıkarken ısınıyor. O yürüdüğümüz patika ve merdivenleri yapan amcanın akrabalarının işlettiği seyir terasında dinlenme ve çay molasından sonra araca doğru geri yürüyoruz. Dönüşte öğle yemeğimizi başka bir güzel mekanda alıyoruz.
Yemek sonrasında bölgenin en eski camisini ziyaret edeceğiz. İremit Camii ahşap işçiliği ve kök boyaların buluştuğu küçük ama farklı bir cami. Bu muhteşem camiye rehberimizin anlatacağı ilginç ve tarihi bilgilerle hayranlığınızın daha çok artacağını düşünüyoruz.
Sıradaki durağımız Gürcistan sınırındaki Camili köyü ve köyde bulunan Gürcistan sınır kapısı. Bu sınır kapısı şu anda normal vatandaşların kullanma izni olmayan ancak eskiden yoğun kar yağışı ile yolların kapanmasıyla kullanılan hikayelerle dolu bir sınır kapısı. Yine Camili köyüne ismini veren eski ahşap camiyi ziyaret ediyoruz. Çoğunluğu ahşap olan caminin 1819 yılında önce yapıldığı bilinmektedir.1955 yılında bir çığ sonucu yıkılan cami, kalan parçaları onarılarak ve yerel halkın kendi getirdikleri kerestelerle onararak Arhavi’li ustalara tekrar inşa ettirmişlerdir. Caminin restorasyonu ile 2018 senesinde tamamlandı. Aynı zamanda Macahel UNESCO tarafından Biyosfer Rezerv alanı kapsamına alınmıştır. Ülkemizin ilk ve tek biyosfer rezerv alanı olan Macahel Vadisinin doğallığını ve meşhur balının korunması amaçlı Tema vakfı bölge için özel çalışma yapmaktadır. Günümüz bu enfes bölgede tamamlayıp otelimize dönüyoruz.

Kahvaltı sonrası harika manzaralara sahip macahel ormanlarının içerisinden Fındık Yaylasına tırmanıyoruz araç yolculuğunun ardından yaylada biraz yürüyüp çaylarımızı yudumluyoruz. Sıradaki rotamız harika bir buzul gölü olan Nacadirev Gölü. Dileyenlerle buzul gölünde yüzerek serinliyoruz, akabinde Lekoban Yaylasına geçerek yayla evinde yemeğimizi yiyerek sessizliğin tadını çıkarıyoruz. Dönüş yolunda bol ağaç ve orman manzarası dışında vadiye farklı bir açıdan bakma fırsatımız da oluyor, ara ara dere kenarında yürüyüşler pansiyonumuza geri dönüyoruz.

Yaşam kalitemize ciddi bir katkısı olacağına inandığımız el değmemiş coğrafya Macahel’den güzel bir kahvaltı sonrası ayrılıyoruz.
Borçka’ya doğru yola çıktıktan sonra Macahel geçidinde manzara ve oksijen molası veriyoruz. Nefes terapisi ile manzaranın tadını çıkarırken sislerin bulutların izin verdiği kadar harika fotoğraf çekebilmeyi umuyoruz.
Sıradaki durağımız heyelanlar sonrası oluşmuş olan Borçka Karagöl, harika manzarası eşliğinde göl çevresinde bol bol fotoğraf çekerek güzel bir yürüyüş yapıyoruz…
Karagöl gezimizden sonra öğle yemeğine geçiyoruz.
Yemek sonrası sahil yoluna çıkıyoruz ve gezimizin son durağı olan Çay Fabrikasına gidiyoruz. Çayın hangi aşamalardan geçtiğini görebileceğimiz atölyelerde sofralarımıza ulaşırken geçtiği işlemleri ve karadeniz çayının demleme yöntemlerini birebir yerinde görerek öğreniyoruz.
Çay fabrikası ziyaretimiz sonrasında maalesef sizleri uğurlamak üzere Trabzon Havalimanı’na doğru yola çıkıyoruz